14 Şubat 2010 Pazar

BE MY VALENTINE



“Başka kokular, başka tatlar aramaktansa
Hep aynı öyküyü yeniden anlatmaktansa
Yaşadığımızın adı nedir diye sormaktansa
Sana geldim”

Çok Bülent Ortaçgil’im bu aralar; ama, hep aynı öyküyü yeniden anlatmaktansa, kalkıp ondan mısra çalıyorum. Çünkü “Sevgili olsak ne güzel olur değil mi?” cümlesini çok güzel anlatıyor, ben ne yapayım... Erkin Koray da güzel anlatır gerçi. Neyse…
Sevgili olmak… Böyle yazınca pek güzel olmadı sanki; ama içerik güzel… Sevdiğin, aşık olduğun dünya tatlısıyla el ele tutuşmak ya da dudaklarına minicik bir buse kondurmak, sevgili olmanın şanından değildir de nedir? Sonra dünya yansın isterse…
Bazıları, “Zor şeydir sevgili olmak,” der. Yalan o. Dünyanın en basit olayıdır sevgili olmak oysa. Karmaşık, yapış yapış ve düğüm olmuş her şeyden koşarak uzaklaşmak; dünyanın gürültüsünden kaçıp, aşık olduğun o eli, sıkı sıkı tutmaktır. Huzurlu bir uykunun temelidir.
İşte çok fazla mecazlı anlatıma gerek yok. İş benlik kavgasına dönüşmesin, biri karşısındakinin sevdiği çikolatayı alsın, öbürü onun beğendiği filmi de izleyebilsin… Olur gibi sanki?
Yeter ki boğulacakmış gibi hissettiğim an, bana “Korkma,” diyebilsin…
Elimi tutsun.
Sevgilim olsun.
Sonuçta,
“Sevmek bil ki doğmaktır yeni baştan
Aşık oldum galiba yavaştan”


Not: Bitirirken; Bülent Ortaçgil- Aşk Var çalıyordu...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder